Doğumdan sonra anne ve bebeğin birkaç gün hastanede kalması gerekir. Ameliyattan sonra anestezinin etkisi azalmaya başladığında kadında ağrı ve hassasiyet hissedilmeye başlanır. Ağrının giderilmesi için damardan çok güçlü bir analjezik verilir. Anne adayının kan pıhtılaşmasını ya da ameliyata bağlı kabızlığı önlemek için bol sıvı tüketmesi ve yürüyüş yapması gerekir.
Ameliyat. Sezaryen ameliyatı olan kişilerin hastaneden taburcu olduktan sonra dikkat etmeleri gereken bazı hususlar vardır.
Hamilelik olduğunu öğrenen anneler daha ilk andan itibaren bebeğinin nasıl dünyaya geleceğini ve bebeğinin ne kadar iyi gelişeceğini düşünmeye başlar. İlk haftalarda doğum şekli, bebeğin ve annenin anatomisine göre tam olarak netleşmese de, ilerleyen haftalarda aileler ve annelerin farklı doğurma yöntemleri arasında seçim yapmaları mümkün olacaktır. Normal doğumun yanı sıra annenin yaşayacağı sancıyı en aza indirmek için zaman içinde farklı teknikler geliştirilmiştir.
Bebeğin anne karnından herhangi bir cerrahi müdahale olmadan dış dünyaya gelmesine normal veya vajinal yoldan doğurma denir. Kasılmalar, su gelmesi veya lekelenme gibi durumlarla kendini gösterir. Yüzyıllardır kullanılan normal doğum, doğal doğum olarak da bilinmektedir. İlaç, ağrı kesici ve herhangi bir tıbbi müdahale olmadan gerçekleşen bu doğumda ilk olarak rahimde kasılmalar başlar. Hamileliğin 37 ve 42. haftaları arasında başlayan kasılmalarla birlikte bebeğin vajinal yoldan dünyaya gelmesi olayı gerçekleşir. Normal doğum üç adımda gerçekleşir.
İlk aşamada rahim kasılmaları gerçekleşir. Bu kasılmalar her 10 ila 15 dakikada bir meydana gelir ve yaklaşık 14-16 saat sürebilir. Kasılmalarla birlikte bebeğin dışarı çıkabilmesi için rahim ağzının 8-10 cm açılması beklenir. Kasılmaların şiddeti zamanla artacak ve kasılmaların hissedildiği dakikalar arasındaki süre 2-3 dakikaya kadar düşecektir. İkinci aşamada bebeğin doğması gerçekleşir. Annenin ıkınma ve itme hareketleriyle birlikte bebeğin daha kısa bir süre içerisinde doğmasını sağlamak mümkündür. Bu aşama kısa sürebileceği gibi birkaç saatte sürebilir. Son olarak 3. aşamada ise plasenta rahimden ayrılır.
Vajinal doğum yapmanın pek çok avantajı vardır ve kendine güvenen, sancıların üstesinden geleceğine inanan çoğu kadın, sezaryen gerektiren birkaç istisnai durum dışında normal doğum yapmayı tercih ederler. Hamile olduğunu öğrendikten sonra annelik duygusunu deneyimlemeye başlayan kadınlar, doğum tecrübesini baştan sona yaşamak isterler. Doğum sırasında ilaç kullanılmadığı için anne adayı uyuşukluk hissi yaşamaz ve uyanık olur. Bebeğin doğduğu an daha erken bir kavuşma yaşayıp daha güçlü bir bağ kurma fırsatına sahip olurlar.
Normal doğum yapan kadınlar, ağrı kesici ilaç yapılan kadınlara kıyasla vücutlarında daha çok endorfin salgılanır. Bu da annelerin normal hayatlarına daha çabuk dönmelerini sağlar. Aynı zamanda vajinal yolla doğum yapan kadınların, sezaryen yapan kadınlara göre ağrılarının daha az olduğu tespit edilmiştir.
Sezaryen, cerrahi bir operasyonla gebenin karın bölgesine açılan kesi ile bebeğin dünyaya getirilmesini sağlayan ameliyattır. Ortalama 1 saat süren sezaryen ameliyatlarında anne adayı normal doğuma kıyasla iki üç kat daha fazla anesteziye maruz kalmaktadır. Sezaryen, normal doğum sırasında gelişen risk durumunda veya zamanı gelmesine rağmen hala doğmayan çocuklarda tercih edilen yöntemlerden bir tanesidir. Sezaryende anne adayına spinal, epidural veya genel anestezi yapılarak, anne karnına ve rahmine büyük bir kesi atıldığı için bu yöntem cerrahi bir işlem olarak kabul edilir.
Vajinal doğumun güvenli bir şekilde tamamlanmasının mümkün olmadığı durumlarda sezaryen daha çok tercih edilir. Anneyi veya çocuğu tehdit eden bir durum tespit edildiğinde, tıbbi müdahalenin de oluşturacağı riskler göz önünde bulundurularak sezaryen tercih edilmelidir. Bu riskli durumlar arasında bebeğin uygun pozisyonda olmaması, bebeğin ideal boyuttan daha iri olması, plasentanın erken ayrılması, bebeğin nabzının zayıf olması ve ilk hamileliğin 35 yaşından sonra olması gibi durumlar sayılabilir. Anne adayının psikolojisinin sancıya dayanacak kadar güçlü olmaması da sezaryen tercih nedenlerinden biri olarak sayılabilir. Sezaryen, özellikle Türkiye’de vajinal doğumdan sonra en tercih edilen yöntem haline gelmiştir. 2017 senesinin verilerine göre her 100 bebekten 53’ü sezaryen ile dünyaya gelmiştir.
Fakat, Sağlık Bakanlığı ve birçok uzman sezaryenin ancak normal doğumun mümkün olmadığı istisnai durumlarda öncelik verilmesi gerektiğini belirtmektedir. Hamile kadınlar sezaryen sırasında neredeyse hiç acı veya ağrı hissetmezler. Fakat sezaryen doğumun dezavantajları ve riskleri diğer yöntemlere göre çok daha fazladır. Her şeyden önce sezaryen sırasında anestezi gerektiğinden dolayı anne vücudunu uyuşmuş hisseder ve bu nedenle vajinal doğum sırasında yaşanan hisleri hissedemez. Karın tabakaları kesi ile kat kat açıldığı için annenin iyileşme süresi normal doğuma göre daha uzun sürer. Bu durum annenin bebeğiyle kuracağı yakın temas için engel olabilir ve hastanede kalış süresi daha uzun sürebilir.
Ayrıca sezaryen cerrahi bir işlem olduğu için her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyatında riskleri vardır. Normal doğumun avantajlarından bir diğeri de normal doğum sırasında bebeğin akciğerindeki sıvıyı daha kolay atabilmesidir. Bu süreç sezaryende daha uzun sürebileceği için bebeğinizde geçici solunum problemleri olabilir. Anne ve bebek için hayati risk oluşturan bir durum olduğu vakalarda, sezaryen hayat kurtarıcı bir operasyona dönüşür. Fakat, acil müdahale gerektirmediği taktirde sadece annenin değil doktorunuzun da görüşü alınmalıdır, şartlar normal doğum için uygun değilse sezaryen tercih edilebilir ve bu süreç hakkında bilgi sahibi olunmalıdır.
Anne adayının daha rahat ve stressiz bir süreç yaşaması için bebeğin doğmasının su dolu küvette gerçekleştirilmesidir. Küvet önceden steril bir hale getirilir ve içi vücut ısısına yakın derecedeki suyla doldurulur. Anne adayında istenilen rahim açıklığı elde edildikten sonra anne adayı küvete alınır ve süreç başlar. Son yıllarda oldukça tercih edilmeye başlanan yöntemlerden biridir. Vajinal doğuma alternatif olarak kabul edilen bu yöntemde anne adayı, 35-37 derecelik ılık suyun içerisinde doğum yapar. Ilık su anneye rahatlama hissi verdiği için bu yöntemde doğuran kadınlara da ağrı kesici veya suni sancıya verilmesine gerek yoktur.
Buna ek olarak, doğum sırasında anne vücudunun salgıladığı endorfin hormununun su içerisinde daha fazla salındığına dair kanıtlar vardır. Annenin rahatlamasını sağlayan bu hormon aynı zamanda stres ve kaygı seviyesini de daha aza indirir. Suda doğum sayesinde bebek 9 ay boyunca anne karnında kaldığı sudan çıkıp başka bir suya geçmek bebeğin şoka girmesini önler. Ancak suda doğurmanın mümkün olmadığı bazı durumlar vardır. Bu sebepler; bebeğin erken doğması, bebeğin ters gelmesi, ikiz gebelik, aşırı kanama, genital uçuk gibi durumlarda yapılması mümkün değildir. Bununla birlikte suda doğurmak isteyen anne adayların genellikle ikinci veya üçüncü hamileliklerinde tercih etmesi önerilir.
Suda doğurtacak olan doktor ve ekibin daha önceden deneyimli olması, steril bir ortamda yapılmasına ve acil bir durumda sudan hızlı ve verimli bir şekilde çıkış yapılabilmesi sağlanmalıdır.
Halk arasında ağrısız olarak adlandırılan epidural, anestezi uzmanı tarafından uygulanır. Anne adayı oturur pozisyondayken bel bölgesi steril bir solüsyonla temizlenir ve örtülür. Ardından lokal anestezi uygulanarak bel bölgesine ince bir iğne yardımı ile kateter yerleştirilir. Kateterin dış kısmı hastanın sırt bölgesine yapıştırılır ve hasta ilaç dozu verilmek üzere hazırlanmış olur. İlk etapta verilen düşük doz hastada herhangi bir alerjik reaksiyon gelişip gelişmediğinin tespitini sağlar.
Neredeyse bütün kadınlar hamilelikten sonra bazı günlük rutinlerinden vazgeçmek zorundadır. Sağlıklı beslenme, stresten uzak durma, kilo verme gibi anne ve bebek sağlığı için dikkat edilmesi gereken birçok konu vardır. Hamilelikte yapılması gerekenler annenin rahat bir hamilelik geçirmesini sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda bebeğin gelişimine de olumlu etki yapacaktır. Anne adaylarının doğum yapmadan önce dikkat etmesi gerekenler şu şekilde sıralanabilir:
Bebek doğduktan sonrası dönem, hamilelik ve doğum sırasında yapılması gerekenler kadar dikkat edilmesi gereken bir dönemdir. Doğumdan sonra başlayan ve ortalama 6 hafta süren bu dönemde annenin psikolojisinde ve fizyolojisinde bazı değişiklikler fark edilebilir. İşte anne adaylarının bu süreci daha kolay atlatabilmeleri için akıllarında tutmaları gereken bazı konular aşağıda sıralanmıştır:
Orgazm shot uygulamasında hastaya enjekte edilen tedavi ile hastanın klitoris çevresi ve G noktasından kendi kanı alınmaktadır. Orgazm aşısı içerdiği büyüme faktörleri etkisi ile kanlanmayı ve duyarlılığı artırarak cinsel uyarılmayı kolaylaştırır. Genellikle o shot uygulaması en fazla cinsel ilişkide vajinal bölgede haz artışı ve ilişki sırasında orgazm işlevini sağlamak amacıyla uygulanmaktadır. O shot uygulaması ile hem cinsel ilişkideki haz artmakta hem de orgazm olamama sorunu giderilmektedir.
Orgazmik shot uygulaması kadınlarda idrar kaçırma sorunları içinde kullanılmaktadır. Kadınlarda mesane boynu ve idrar kanalı çevresinde kolajen bağ dokusu çeşitli faktörlere bağlı olarak zaman içerisinde zayıflamaktadır. Bu sebeple özellikle doğum yapmış ve ileri yaştaki kadınlarda öksürük, gülme ve ağır kaldırma gibi fiziksel aktivitelerle idrar kaçırma problemi sık olarak ortaya çıkmaktadır. Orgazm aşısı ile bu bölgede doku desteği ve hücre yenilenmesi sağlanmaktadır.
]]>
Gebelik tahliyesi amacı ile yapılan kürtajlarda, son adet döneminden itibaren 10 hafta ile sınırlıdır. Son adet tarihi adetin başlangıç günüdür. Gebelik bu haftanın üstünde ise kürtaj işlemi uygulanmaz.
Ancak gebeliğin anne hayatı için tehlike durumu varsa anne hayatı düşünülerek gebelik haftasına bakılmaksızın gebelik sonlandırılabilir.
Rahim içindeki bebekte yaşam ile uyumlu olmayan veya doğumdan sonra bebeğin yaşamını büyük ölçüde etkileyecek bir durum ultrason ve testlerle tespit edilirse, bebek hayatı düşünülerek gebelik sonlandırılabilir.
Kürtaj İçin Dikkat Edilmesi Gerekenler
Kürtaj Riskleri
Eşler öncelikle birbirine karşı anlayışlı ve sabırlı olmalıdır. Eğer bir problem varsa bunu karşı tarafa açıkça söylemelidir. Mümkün olduğunca stres gibi olumsuz faktörlerden uzak durulmalıdır. Eğer cinsellik hakkında yeterli bilginiz yoksa beraber bir cinsel terapi uzmanına gidebilirsiniz. Bu gibi çözümler uygulayarak cinsel uyumsuzluğun giderilmesi mümkündür. Eğer ortada sağlık sorunları varsa bunlar da tedavi edilmelidir.
]]>Bu durum hem kadınlarda hem de erkeklerde görülebilen bir problemdir. Yaş ilerlemesine bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Fakat zaman zaman her yaş döneminde de görülebilir. Psikolojik olarak da ortaya çıkmaktadır. Cinsel ilişki sırasında acı, ağrı, uyarılamama, uyumsuzluk, erkeklerde sertleşememe, erken ya da geç boşalma gibi durumlar neden olabilir.
Cinsel isteksizliğe sebep olabilecek pek çok metabolik ve psikolojik rahatsızlık bulunmaktadır. Metabolik sebepler şunlardır; kalp, prostat, nörolojik hastalıklar, diyabettir. Bu rahatsızlıkların tedavi edilmesi ile problem ortadan kalkacaktır. Eğer durum psikolojik ise bir psikiyatri uzmanı ile görüşmek sağlıklı bir seçim olacaktır. Tedavi sürecinde en önemli unsur sabırlı olmak ve strese girmemektir.
]]>
İlk olarak vajinanın yapısına bakılır. Kızlık zarı sert ve kalın ise buna müdahale edilebilir. Daha sonra uzman bir psikolog yardımı ile cinsel isteksizlik ve depresyon nedenleri incelenir. Vajinismus tedavisinde fiziksel yöntemler de kullanılmaktadır. Vajinal dilatörler (genişleticiler) ve fizik tedavi egzersizleri uygulanabilir.
]]>Lazerle yaptırabileceğiniz genital estetikleri şu şekilde sıralayabiliriz.